#Dünya

Suriye’deki ateşi Moskova’daki kar söndürecek mi

İçinde bulunduğumuz döneme dair uluslararası ilişkilerin işleyişini anlamak isteyen uzmanlar, gelecekte mutlaka Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı inceleyecekler. Ülkemizin özellikle son yıllardaki jeopolitik çıkar elde etme yeteneği, bölgesindeki diğer aktörlerde olmayan bir özellik haline geldi. Soğuk Savaş’ın sıcak zamanlarından bu yana görülmemiş kutuplaşmaların yaşandığı ve herkesin farklı siperlere sürüklendiği uluslararası arenada Ankara, kendi lehine manevra yapma yeteneği konusunda oldukça ustalık sergiliyor.

Ülkemiz, Rusya ile son 10 yılda hem küresel hem de bölgesel çaptaki çatışma noktalarında karşı karşıya geliyor. Türkiye, tam da bu anlarda hem derinden çatışmalara müdahil oluyor hem de bariz bir şekilde Rusya ile arasındaki mesafeyi iyi bir şekilde korumayı başarıyor.

KESKİN DÖNÜŞLER DEĞİL YAPICI ANLAŞMALAR

En bariz örneği de Ukrayna. Ankara, askeri techizatların Kiev’e ikmalini gerçekleştiriyor. Moskova, buna göz yumuyor. Ama aynı Ankara, Moskova ile hem ticari hem de siyasi çıkar anlamında aynı cephede ‘Kolektif Batı’ya karşı gelebiliyor. Hatta bunu o kadar güzel yapıyor ki: Ukraynalı yetkililer, sürekli olarak NATO’yu Kremlin’e karşı yeterince kararlı olmamakla suçlarken; Türkiye’ye yönelik herhangi bir şikayette bulunmuyorlar.

Öte yandan Suriye konusu var. Türkiye, Suriye’de hem ABD hem de Rusya ile çıkar çatışmasına girerek oldukça ilginç bir etki çerçevesi çiziyor. Her ikisiyle de kafa kafaya çatışmanın tehlikeli olduğu açık. Tam da bu yüzden keskin dönüşlerden kaçınan Ankara, yapıcı anlaşmalar yardımıyla aslında çatışmaya devam ediyor.

Malumunuz Türkiye, bir süredir bu bölgede geniş çaplı kara birlikleriyle özel askeri harekat düzenlemek istiyor. Zaten 13 Kasım.2022 tarihinde İstanbul’daki terör saldırısından sonra topçu birliklerinin de desteğiyle hava harekatları gerçekleştirildi.

SOÇİ MUTABAKATI

ABD’nin bölgedeki PKK/YPG terör örgütlerine yönelik desteğini ve Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrantiyev’in Türkiye’nin kara harekatına karşı olumsuz görüşlerini de göz önünde bulundurursak bölgesel ve bölge dışı aktörler bu harekata sıcak bakmıyorlar. Bu şekildeki aktif muhalefet hali de Türkiye’nin özel askeri operasyonunu ertelemesine yol açıyor olabilir.

Soçi’de 2019 yılında imzalanan mutabakatta sabit olduğu üzere taraflar, Türkiye’nin endişelerini iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Bu görüşmenin tam da buna yönelik olduğunu düşünüyorum. Çünkü PKK/YPG unsurlarının Türkiye – Suriye sınırından 30 km uzakta bulunması gerekiyor. Soçi’deki mutabakatta bu sabitlendi.

Kaldı ki Ankara, Kasım 2022’den itibaren yürüttüğü hava harekatları sırasında Şam ile ilişkilerin normalleştirilmesi konusunu rafa kaldırmadı. Aksine bunun gerçekleşmesini istediğini dile getirdi.

Nihayetinde; geçtiğimiz günlerde Türkiye, tam 11 yıl aradan sonra Suriye ile resmi temas gerçekleştirdi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Rus mevkidaşı Sergey Şoygu ve Suriyeli mevkidaşı Ali Mahmud Abbas ile bir araya gelirken; MİT Başkanı Hakan Fidan ise Rusya Federasyonu Dış İstihbarat Servisi ve Suriye Al-Muhabarat Başkanlarıyla görüştü.

Toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alındı. Yapıcı havada geçen toplantının sonucunda Suriye’de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalındı.

ANKARA-ŞAM-MOSKOVA ÜÇGENİ

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da basına açıkça belirttiği gibi Ankara, şu sıralar Moskova ile PKK/YPG unsurlarına karşı askeri bir operasyon düzenlemek için Suriye hava sahasını kullanma olasılığını tartışıyor. Rusya’nın şimdilik bu durumu değerlendirdiğini ve net bir tavır ortaya koymadığını belirtmek gerekir.

Günümüzde stratejik çıkarların kesişme noktasında yapılacak hamleler, eskisi gibi keskin değil. Bölge coğrafyamızda Türkiye başta olmak üzere bazı diğer aktörlerin de benimsediği gibi son derece çeşitlendirilmiş ilişkiler sistemi, herkesi başarıya götürebilir.

Zorlu ittifaklar, ilginç fırsatları doğurabiliyor. Pratik siyasette ya da retorikte, hiç fark etmez, yeni bir düzene doğru yol alıyoruz. Birkaç yıl önce bölgemizdeki diğer aktörler için “popülist” bir lider olarak tanımlanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün “tutarlı” olarak kabul görüyor. Dolayısıyla yarının neler getireceği bilinmez. Hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Vasfi Sel

Ters Akım  / St. Petersburg

 

Bir Cevap Yazın