#Ekonomi

İthalata indirim var madenciye yok

Zor geçen bir yılın daha sonuna geldik. Türkiye, enerji krizi, Ukrayna Savaşı, gıda başta olmak üzere birçok emtia fiyatında ve teminindeki dalgalanmalara rağmen ekonomi gemisini bu yıl da karaya oturtmadan yüzdürmeyi başardı. Elbette hayat pahalılığı, enflasyonun işletme sermayelerimizi eritmesi, enerji başta olmak üzere girdi maliyetlerindeki artışlar zaten var olan sorunların üzerine ilave bir yük daha bindirdi.

Bu tür birden fazla şokun yaşandığı ortamlarda kamunun sağladığı destekler işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için önem arz ediyor. Gerek 2008 küresel finansal krizi gerekse 2020 Kovid pandemisi döneminde gelişmiş kapitalist ülkelerin işletmeleri korumak için çeşitli destek mekanizmalarını devreye aldıklarını gördük. Ülkemizde de bu tür destekler verilmedi değil. Üstelik KGF gibi bir mekanizma ile önemli bir kredi desteği sağlanırken, faizlerin düşürülmesi suretiyle de faiz maliyetleri aşağı çekildi.

KREDİLER ÜRETİME KULLANILACAK MI

Elbette dolarize ekonomimizde bu tür kredi genişlemelerinin ve enflasyon yükselirken faizin aşağı çekilmesinin olumsuz yansımaları da oldu. Piyasalarda dengeler bozulunca sağlıksız fiyat hareketleri gözlenmeye başladı. Belki faiz düştü ama krediye ulaşamaz hale geldik. Pazarda vadeler uzadı. Bu da faizden daha büyük bir yükü taşımamıza neden oldu. Bütün bu gelişmelere karşın enerji kesintileri ile başladığımız yılı üretimde herhangi bir aksaklık yaşamadan tamamlıyoruz.

Göstergeler ve tahminler ekonomimizin büyüdüğü yönünde işaretler veriyor. Fakat Avrupa başta olmak üzere ana ihracat pazarlarımızdaki durgunluk son aylarda ihracatımızdaki artışın yavaşlamasına neden oldu. 2023’ün ilk yarısı için yapılan tahminler pek iç açıcı değil. Bu ortamda otorite yeni bir KGF paketini devreye alacağını açıkladı. Daha önce bu garantili kredileri ihtiyacı olmayan kesimlerin kullandığı, kaynakların yata kata gittiği hükümet yetkililerince de dillendiriliyor.
2023’ün ilk kredi paketinde ise buna mahal vermemek için sıkı kurallar belirlendi. Üretimi önceleyen bir ekonomi yönetiminin de bunu yapması beklenirdi. Bakalım uygulamada nasıl olacak?

ÜRETİM TOPLUMUNA DÖNÜŞMELİYİZ

Üretimi ve üreticiyi önceleyen politikaların 2023 ve sonrasına damga vuracağını düşünüyorum. Çünkü pandemi döneminde ülkeler paraları olsa da tedarik krizi, gıda milliyetçiliği, arz güvenliğini tesis etmek için devreye alınan ihracat kısıtlamaları gibi gelişmeler yüzünden mal ve hizmetlere erişemediklerini gördüler. Bu yüzden yakından ve yerinden üretim Kovid sonrası dönemin ana eğilimi oldu. Peki yıllar boyunca yurt dışından sağladığı finansman ile bir tüketim toplumu haline gelmiş ülkemiz, Cumhuriyet’in yüzüncü yılında kuruluş kodları itibarıyla yeniden üretici bir topluma dönüşmekte ne kadar samimi?
Bunu anlamak için yakın zamanda alınan ve alınmayan bir karara bakmak yeterli olacak.

Geçen günlerde TİM Maden Sektör Kurulumuz ortak bir açıklama ile 2023 yılı için otomatik olarak belirlenen yüzde 122.93’lük Yeniden Değerleme Oranı’nın, ‘Orman Arazi Bedelleri’ için de geçerli olduğunu kaydederek, bu oranın makul seviyelere çekilmesi talebiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’ye çağrı yaptı. Çağrımız şimdiye dek yanıt bulmadı. Fakat Motorlu Taşıtlar Vergisi için indirim yapıldı ve oran yüzde 61.5 artış şeklinde belirlendi.

HAMMADDEYE ULAŞIM 

Maden sektörümüz yüzde 90’ı aşan yerli katma değerle 6–6.5 milyar dolarlık ihracata imza atıyor. Benimde senelerdir söylediğim ve İMİB Başkanı Rüstem Çetinkaya’nın defalarca dile getirdiği; gerekli düzenlemelerin yapılması sayesinde bu tutar kısa sürede 30 milyar dolara çıkarılabilir. Hammaddeye erişiminin ulusal güvenlik meselesi haline geldiği şu dönemde madencilik faaliyetlerinin artması için süreçler kolaylaştırılacağına çeşitli odakların baskıları yüzünden işlerimiz zorlaştırılıyor. İş o hale geldi ki bölgeler itibarıyla değişmek üzere ruhsat sayıları yıldan yıla azalıyor. Ana pazarlarımızda talebin daraldığı, döviz fiyatlarının enflasyon oranında artmaması yüzünden rekabetçi fiyat veremeyerek müşteri kaybettiğimiz ve içerdeki maliyet artışları yüzünden kârlılığımızın azaldığı şu dönemde, yeniden değerleme oranı yüzünden bir maliyet kalemimiz fahiş oranda artacak.

Tek bir kalem deyip geçemeyiz. Türk madenciler olarak, dünyadaki örneklerine göre 10 kata yakın bir ‘Orman Kullanım Bedeli’ ödüyoruz. 2021’de ödenen bedele baktığımızda 2.1 milyar TL. 2022 verisi elimizde yok ancak bu yılki yeniden değerleme oranı uyarınca yaklaşık 2.8 milyar TL’lik tahmini bir tutar hesaplıyoruz. 2023 yılında yeniden değerleme oranı olduğu gibi uygulanırsa 6 milyar TL ödeyeceğiz. Bu bedellerin ne kadarının doğrudan ağaçlandırma ve ormanlar için kullanıldığını da bilmek istiyoruz ama bu başka bir yazının konusu.

Elbette sektör ayırmıyoruz. Ama MTV tüketim üzerinden alınan bir bedel. Ve tüketim ürünlerini kapsıyor. Orman Kullanım Bedeli ise doğrudan üretim faaliyeti ile alakalı. Böyle bakınca üretimi değil tüketimi teşvik eden bir tablo karşımıza çıkıyor. Üstelik Ocak-Kasım 2022 itibarıyla otomotiv pazarımıza baktığımızda ticari tarafta yerlilik yüzde 58 iken, otomobilde yüzde 38’de kalıyor.

Mustafa Selçuk Çevik

Ters Akım

Not: Bu yazı mustafaselcukcevik.com sitesinden alınmıştır.

Bir Cevap Yazın